21 Şubat 2015 Cumartesi
17 Şubat 2015 Salı
Özellikle KPSS TARİH için Tarih Terimleri (Alfabetik)
TARİH
TERİMLERİ
A
Abide: Bir
olayı gelecek nesillere aktarmak için inşa edilen yapı. Orhun Abideleri,
Yenisey Abideleri gibi.
Adaletname: Osmanlı
Devleti’nde kanunların uygulanması ve tebanın haksızlığa düşmemesi için zaman
zaman çıkarılan buyruk.
Ahilik:
Anadolu’da İslam inançları çerçevesinde oluşmuş üretici yardımlaşma birliği
Osmanlıda Lonca
Akçe: Eskiden
kullanılan gümüş para
Akın: Keşif
amacıyla sınır birliklerinin düşman ülkelere girmesi
Antlaşma: İki ya
da daha çok devletin saldırmazlık, savaşa ittifak gibi konularda üstlenmelerini
belirtikleri belge ve belgede belirtilen durum.
Ağnam: Koyun
Agılıg: Eski
Türklerde Hazine görevlisi
Apa: Eski
Türklerde sivil yönetici
Arabesk: İslam
ülkelerinde görülen birbiri ile kesişen geometrik ve çizgisel öğelerden oluşan
bir bezeme türü.
Arasta: Tek çeşit malların satıldığı ticaret
merkezleri.
Aristokrat:
Siyasi iktidarı elinde
bulunduran soylu sınıf.
Arpalık:
Osmanlılarda askeri sınıfın ileri gelenlerine verilen ilave ödenek ile emekli
ya da işten çıkarılma, azledilme maaşı olarak bağlanan gelirlerin ortak adı.
Aşar : Eskiden
toprak ürünlerinden alınan onda bir oranında ki vergi.
Aşiret: Bir ataya bağlı
insanlardan meydana gelen büyük aile
Atabey: Selçuklularda hükümdar
çocuklarının eğitim ve yetiştirilmesinden sorumlu kimse Osmanlıda Lala
Ayan:
Bir şehrin ileri gelenleri. Osmanlılarda çoğu eşraf ailelerinden oluşan
sınıf.
Azap: Bekar Türk erkeklerinden oluşan
askeri birlik.
Azınlık: Bir millet içinde
çoğunluğu oluşturmayan ve diğer milletlerden oluşan gruplar Osmanlıda daha çok gayrimüslimler
için kullanılır.
B
Baba: Tarikatların
başındakilere verilen unvan.
Bab-ı Ali: 18.yüzyıldan itibaren
Osmanlı hükümetine ve devlet yönetim merkezine verilen isim.
Babailik: XIII. yüzyılda Baba
İshak’ın kurduğu mezhep.
Bac: Ticaret yapanlardan alınan bir
vergi türü
Bacıyan-ı Rum: Anadolu
kadınlarının oluşturduğu teşkilat.
Balbal:
Eski Türklerde ölen kahramanın baş tarafına dikilen mezar taşı.
Balık: Uygurca şehir anlamında
kullanılır. Ordubalık, Beşbalık gibi
Balyos: Venedik Devleti’ni Osmanlı padişahları
nezdinde temsil eden ve Venediklilerin hukuki hakkını gözeten konsolos.
Batinilik: Kur’an-ı Kerim’in bir
açık birde kapalı anlamı olduğuna, gizli anlamı bilenlerin açık anlama uymaları
gerekmediğine inanan dinsel akım. En önemli temsilcisi Hasan Sabbah
Barbar: Romalıların Roma
İmparatorluğu dışındakilere verdikleri ad.
Barok: Avrupa’da 1600- 1750
yıllarında etkili olan sanat anlayışı
Bedesten: İçinde eşya alınıp satılan kapalı çarşı.
Berat: Bir buluştan bir haktan
yararlanmak için devletçe verilen belge.
Beylerbeyi: Askeri
ve sivil yetkileri olan eyalet yöneticisi Mirimiran’da denir.
Beylik: Merkeze tam bağlı
olmayarak bir beyin yönetimi altındaki ülke.
Birun: Osmanlı sarayında iç
bölümün ( Harem, Enderun) dışında kalan bölüm.
Bitikçi: Eski Türklerde yazı
işlerinden sorumlu kişi.
Boy: Ortak bir sosyal düzen içinde bir arada
yaşayan, aynı soydan insanların oluşturduğu grup.
Budun: Başında bir hakanın
bulunduğu boylar birliği ulus. millet
Burç: Kale duvarlarında savunma
kulelerine verilen isim.
Burjuva: Şehirlerde yaşayan bir
takım ayrıcalıkları olan orta sınıftan kimse. Orta Çağ Avrupa’sında ticaretle
uğraşan grup.
C
Cebeci: Yeniçerilerin silahını
yapan onaran sınıf.
Cebelü: Tımarlı sipahilerin
yetiştirdiği atlı asker.
Cizye: Müslüman olmayanlardan
askerlik hizmetine karşılık alınan vergi.
Cihad: Din uğruna yapılan her
türlü çatışma, din yolunda savaş.
Cülus Bahşişi: Osmanlı
padişahlarının tahta çıktıkları zaman askerlere dağıtıkları para.
Çar: Rus krallarına verilen unvan.
Çelebi : Görgülü, terbiyeli ince
kimse, padişah çocuğu.
Çevgan: At üstünde, değnekle
takım halinde oynanan bir tür oyun.
Çıkma: Galata, Edirne, İbrahim
Paşa Saraylarındaki acemi oğlanların derecelerine göre kapı kulu süvari
bölükleri ile sarayın dış hizmetlerine atanmaları
Çınar Olay: IV.
Mehmet döneminde yeniçerilerin isteği üzerine gerçekleştirilen Sultan Ahmet
meydanında devlet adamlarının asılması olayı.
Vaka-i Vakvakiye ( 1656) diye de bilinir.
Çift bozan:
Osmanlılarda toprağını üç yıl üst üste ekmeyenlerden alınan vergi. Amaç: Üretimde
sürekliliği sağlamak.
Çini: Duvar kaplaması olarak
kullanılan renkli ve genellikle bezeli ve sırlı seramik plak
D
Danişment:
Medreselerde kendine ait odası bulunan öğretim görevlisi, asistan
Darülaceze: Düşkünlerin
evi
Darüleytam:
Kimsesiz çocukların yetiştirilmesi amacıyla açılan kimsesizler yurdu. ( Yetimhane)
Darülfünun: Osmanlı
döneminde ki üniversite
Darüşşifa: Hastane,
sağlık yurdu
Demokrasi: Halkın
egemenliği temeline dayanan yönetim şekli
Derebeyi: Orta Çağda , Avrupa
topraklarında yaşayan insanlara istedikleri gibi davranan , sık sık bir biri
ile savaşan, çoğu kez hükümdara karşı
gelerek ülkenin başına dert olan geniş toprak ağalarından her biri. Senyör,
Süzeren, Şövalye.
Derbent: Osmanlı Devleti’nde
önemli yollar ve geçitlerin korunması için yapılan karakollar, üsler
Devşirme: Asker yetiştirmek üzere Yeniçeri Ocağı’na
alınacak çocukları seçip toplama işi. Yeniçeri Ocağı’na bu yolla alınan çocuk.
Diktatör: Siyasal yetkileri
kendinde toplamış kimse
Dinar: Yaklaşık olarak altın
liranın dörtte biri değerinde olan eski para
Dirhem: Gümüş para
Dirlik: Osmanlı Devleti’nde bir
hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye devletçe verilen aylık veya bir yere
bağlı gelir.
Divan: İslam devletlerinde
yönetim işlerinin görüşüldüğü yer.
Dizdar: Kale komutanı
Düyunu Umumiye İdaresi: Osmanlı Devleti’nin batı ülkelerinden aldığı
borçların ödenmesi amacıyla ilgili ülkelerin alacaklarını toplamak amacıyla
kurduğu kurum ( 1881)
E
Egemenlik: Hakimiyet
gücü
Ekber ve Erşed Sistemi: Osmanlı
Devleti’nde tahta en yaşlı ve en olgun şehzadenin öngören gelenek. I. Ahmet
döneminde uygulanmaya başlamıştır.
Endaze: Eskiden kullanılan 65 cm
boyunda uzunluk ölçüsü
Enderun: Sarayda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu
yer. Devlet görevlilerini yetiştiren okul.
Ehli Örf: Anadolu Selçuklularında
şehirde oturan melik, subaşı, tahsildar, asker, asayiş, kale eri, bölük zabiti
gibi görevlilere verilen genel ad.
Emir: Vali, komutan, yönetici
Emiri
Sevahil:
Selçuklularda sahil, donanma komutanı.
Emiri Vilayeti Uç: Sınır
boylarında ki illerin yönetici emir.
Eşraf: Şeref ve itibar sahibi kimseler, ileri
gelenler.
Evkaf: Vakıflar, vakıf
mallarını yöneten kuruluş.
Eyalet: Osmanlı Devleti’nde en büyük sivil ve askeri
yönetim merkezi.
F
Federatif: Bir çok
siyasal topluluktan oluşan ve bu toplulukların üstünde yer alan devlet için
kullanılır.
Felah: Kurtuluş, mutluluk,
kurtuluş
Feodalite: Orta Çağ’da Avrupa’da
egemen olan derebeylik sistemi
Ferman: Buyruk, padişah buyruğu
Feteyanı Rum: Anadolu
gençleri teşkilatı.
Fresko: Yaş duvar sıvası üzerine
kireç suyunda eritilmiş madeni boyalarla resim yapma yöntemi, bu yöntemle
yapılmış duvar resmi. Uygurlardan itibaren Türk tarihinde görülmeye başlar.
G
Ganimet: Savaşta düşmandan elde edilen her tür eşya,
para. Bir rastlantı sonucu ele geçirilen
kazanç veya olanak
Garp Ocakları: Osmanlı’da Mısır, Tunus,
Cezayir, Trablusgarp için kullanılan ifade
Gaza: Din uğruna yapılan
savaş.
Gazi: Savaşta bulunmuş kimse.
Savaşta olağanüstü yararlık gösterenlere verilen şeref, onur, unvan
Gaziyanı Rum: Anadolu gazileri
teşkilatı.
Gedik: Esnafa zanaatlarını
uygulamaları için verilen bir tür ayrıcalık. İş yeri açma izni.
Gulam: Köle
Gürz: Silah olarak kullanılan
çivili topuz. Türkçesi Bozdoğan’dır.
Göç: Çeşitli nedenler ile insan
topluluklarının göç etmesi.
Göçebelik: Hayvancılığa dayalı
yaşam biçimini benimsemiş olma durumu.
H
Halife: Hz. Muhammed’in vekili
olarak Müslümanların imamlığını ve şeriatın koruyuculuğunu yapan kimse.
Hanedan: Büyük köklü aile, ocak.
Haraç: Osmanlı’da Müslüman olmayanlardan alınan beşte
bir oranında ki ürün vergisi. Islahat Fermanı ile kaldırılmıştır. ( 1856)
Hassa: Padişaha özgü işler ve
hizmetler.
Hassa Askerleri: Hükümdarı korumakla
görevli askeri sınıf.
Hat: Yazı sanatı. Türk – İslam tarihinde karşımıza
çıkar.
Hatt-ı Hümayun: Padişahın yazılı
buyruğu.
Hazine-i Amire: Devlet hazinesi
Hazine-i Hassa: Hükümdara ait iç hazine.
Hicri: Başlangıç tarihi Hz.
Muhammed’in hicretini kabul eden, hicreti başlangıç olarak alan takvim.
Hidiv: Osmanlı Devleti’nde
Mısır’da ki yerel yöneticilere verilen isim.
Höyük: Bir yerleşme veya yapı
kalıntısının üzerinde oluşmuş yassı, yapay toprak tepe.
Hutbe: Minberde okunan dua ve
verilen öğüt. Hutbe okutmak Türk- İslam devletlerinde hükümdarlık
sembollerinden biridir.
I-İ
Ir: Eski
Türklerde beste
Irk : Kalıtımsal olarak belli, ortak
fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu.
Islahat: İyileştirme işleri,
düzeltme, bozuk düzeni yeniden yoluna koyma.
Islahat Fermanı: 1856’da Sultan
Abdülmecid’in çıkarmış olduğu yenilik emirleri.
İdadi: Osmanlı Devleti’nde lise
derecesindeki okullara verilen ad.
İkta: Devlete ait topraklardan
belirli parçaların hizmet ve maaşlarına karşılık olarak asker ve sivil
memurlara verilmesi. ( Bakınız Dirlik).
İhtilal: Bir devletin ekonomik,
sosyal ve politik yapısını birden bire değiştirmek için çıkan zorlayıcı eylem.
İhtisas: Uzmanlaşma, Uzmanlık
İltizam: Ürün ve vergileri toplamak için kurulan
sistem. Açık artırma sistemi ile vergi gelirlerin toplanması
İmaret: Eskiden yoksullara,
kimsesizlere ve medrese öğrencilerine yemek dağıtmak için kurulan hayır kurumu.
İmtiyaz: Başkalarına tanınmayan
özel, kişisel hak veya şart, ayrıcalık, kapitülasyon, imtiyaz-ı mahsusa.
İnkılap: Bir durumdan başka bir
duruma geçiş, devrim, dönüşüm,
İttifak: Uyuşma, birleşme,
anlaşma
İskan: Yapılandırma, bayındır
hale getirme, Yerleşme
İstibdat: Yönetimdeki güçlülük,
monarşi. baskı
İstihkam: Düşmanın saldırısını
karşılayıp savunmak için düzenlenmiş yer.
İstiklal: Bağımsızlık
K
Kabile: Boy, aynı kökten olan
büyük ailelerin bir araya gelmesi.
Kadı: Türk- İslam devletlerinde
evlenme, boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanlarına
verilen ad.
Kakmacılık: Üzerine
açılan yuvalara sedef, gümüş, altın gibi maddeleri kakılıp oturtularak yapılan
sanat.
Kam: Eski Türklerde din adamlarına
verilen ad.
Kamdu: Göktürklerde kullanılan
ipek bez üzerine hükümdar mührü basılarak kullanılan para
Kanuni Esasi: 1876’da
çıkarılan ilk Türk anayasası
Kaime: Abdülmecid zamanında
basılan kağıt para
Kast: Ayrıcalıklar bakımından
yukarıdan aşağı doğru kesin ölçüler ile sınırlanmış bulunan, en koyu biçimde
Hindistan’da görülen toplumsal sınıfların her biri.
Kervansaray: Anayollarda, kervanların, yolcuların
konakladığı büyük han.
Koloni: Sömürge
Kopuz: Eski Türk şairlerin
kullandıkları saz.
Köni: Eski Türklerde iyilik
Kurgan: Eski Türklerde görülen
oda biçiminde ki mezarlar. Bu mezarlar aynı zamanda ahiret inancını da
gösterir.
Kurultay: Toy, Kengeş. Eski
Türklerde devlet işlerinin görüşüldüğü organ.
Kut: Tanrı tarafından bir
sülaleye verildiğine inanılan yönetme yetkisi.
Küg: Sazlarla çalınan melodi
Külliye: Merkezinde camii bulunan
yapılar topluluğu.
Kült: Tanrıya, ilahi kabul edilen
veya tanrının özel sevgisini kazanmış varlıklara gösterilen saygı.
Kümbet: Damı kubbe biçiminde
olan yapı. Beylikler ve Anadolu Selçuklularında damı kubbe biçiminde olan
anıtsal mezar.
L
Lağımcı: Osmanlı’da kale
kuşatmalarında tünel kazan, savaş zamanında siper kazan askeri birlik.
Lala: Osmanlı’da şehzadelerin
yetiştirilmesinden sorumlu öğretmen.
Latin: Eski Roma’nın civarında
Latium bölgesi halkından olan. Latin
halkları ( İtalyanlar, İspanyollar, Fransızlar.)
Lahit: Taş veya mermerden oyma
mezar. Özel tabut.
Levent: Osmanlı’da deniz
kuvvetlerinde görev yapan asker.
Liberalizm: Ferdi
hürriyetleri konu alan ekonomik ve siyasi görüş.
Liva: İl ile ilçe arasında kalan
Osmanlı yönetim birimi.
Liyakat: Layık olma, uygunluk.
Lonca: Osmanlı Devleti’nde
esnaf ve sanatkarların bağlı bulunduğu kuruluş.
M
Maarif: Eğitim
ve öğretim sistemi.
Mancınık: Topun kullanılmadığı dönemlerde büyük taşları
fırlatmaya yarayan silah.
Maveraünnehir: Aral Gölü’ne dökülen Seyhun ve Ceyhun
ırmakları arasında kalan verimli topraklar. İki nehir anlamında kullanılır.
Mecelle: Osmanlı’da İslam hukukuna göre hazırlanmış
medeni kanun. Abdülaziz zamanında Ahmet Cevdet Paşa tarafından hazırlanmış II.
Abdülhamit zamanında yürürlüğe girmiş ve 1926 yılında kadar yürürlükte
kalmıştır.
Mecmua: Dergi
Medrese: İslam ülkelerinde eski yöntemlere göre eğitim
öğretim yapan kurumlar. Hem akli hem dini bilimlerin okutulduğu yüksek okul.
Fakülte.
Megola İdea: Büyük Yunanistan, Yunanlıların Bizans
İmparatorluğu’nu canlandırma ülküsü.
Melik: Selçuklularda sultan tarafından bir eyaleti
yönetmekle görevlendirilmiş hanedan mensubu. Hükümdarın erkek çocukları.
Menşur: Padişah tarafından verilen vezirlik,
beylerbeyilik veya başka bir unvanı gösteren bir ferman türü.
Menzil: Yolculukta dinlenmek amacıyla durulan yer,
konak.
Meşrutiyet: Bir hanedanın başta bulunduğu ve meclisinde
görev yaptığı rejim
Meşveret: Danışma
Mevali: Emevilerin Arap olmayan Müslümanlara verdikleri
isim.
Millet-i Sadıka: Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermeni
topluluğuna bir dönem verilen isim.
Minyatür: Türk tarihinde Uygurlardan itibaren kullanılan
çoğunlukla eski yazma kitaplarda görülen , ışık, gölge ve hacim yansıtılmayan
küçük renkli resim sanatı.
Miri: Devlete ait olan.
Muhtesip: Esnafı denetleyen, ticari hayatın işleyişini
kontrol eden kişi. Zabıta.
Muid: Müderris yardımcısı.
Mukataa: Geliri doğrudan devlet hazinesine aktarılan
vergi ve gelir kaynakları.
Mutlakiyet: Hükümdarın, siyasi iktidarı kayıtsız şartsız
elinde bulundurduğu rejim.
Müderris: Medresede ders veren hoca ( Profesör)
Mültezim: Devlete ait vergilerden birinin tahsilini götürü
olarak üzerine alan kişi.
Mürfeze: Bir asker birliğinden ayrılan kol.
Müsadere: İşlenen bir suç karşılığı olarak, suçlunun
malının bütününü veya bir bölümü üstündeki sahipliğine son verilmesi, bu
sahipliğin bir başka kuruluşa devredilmesi.
Mütevelli: Bir vakfın yönetimi kendisine verilmiş kimse.
Vakıf yöneticisi.
N
Naima: Osmanlı Devleti’nin resmi tarih yazarı (
Vakanuis)
Naip: Tahta hükümdar olmadığı zaman veya hükümdarın
çocukluğu sırasında vekalet eden, devleti yöneten kimse.
Narh: Zaruri ihtiyaç maddelerinin azami satış fiyatını
devletin belirlemesi
Nemçe: Osmanlıların Avusturyalılara, Almanlara
verdikleri ad.
Nevbet: Davul, sarayda çalınan askeri müzik.
Nezaret: Bakanlık
Nutuk: Söylev, konuşma, söz. Atatürk’ün 1919 – 1927
yılları arasındaki olayları anlattığı eseri. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in
Samsun’a çıkışı ile başlar. Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile biter.
Nüfuz: Etkili
olma, söz geçirme, güçlü olma.
Nizam-ı Alem: Osmanlı Devleti’nin izlediği gaza ve cihad
anlayışına verilen ad.
Niyabeti Saltanat: Selçuklularda vezirden sonra
gelen yönetici, görevi Sultan başkentte olmadığı zaman ona vekalet etmektir. Bu
divana niyabet-i Saltanatta denir.
Nizam-ı Cedid: III. Selim döneminde yapılan ıslahatlara
verilen genel ad. Nizam-ı Cedid adlı
ile kurulan Avrupa tarzı ordu.
Nota: Bir
devletin başka bir devlete veya elçisine yaptığı yazılı bildiri.
O
Okka: 1283 gram ağırlığında ki eski bir ağırlık ölçüsü.
1931’de çıkarılan bir kanunla bu ölçü birimin kullanımına son verilmiştir.
Osmanlıcılık: 19. yy’da etkili olan bir düşünce sistemi.
Osmanlı toprakları içinde yaşayan herkesi eşit sayan, kanunlar önünde eşit
sayan fikir akımı. Öncüleri arasında Ziya Paşa, Mustafa Reşit Paşa, Namık Kemal
gösterilebilir. Bu fikir akımı gayrimüslimlerin devletten kopması sonucu
çökmüştür.
Oligarşi: Siyasi
iktidarın birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim biçimi.
Aristokrasinin daralmış biçimi. Takım erki.
Ordugah: Ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için
konakladığı yer.
Orta: Yeniçeri Ocağı’nda bugün ki bölük dengi olan
birliklere verilen ad.
Orta Asya: Türklerin
anayurdu. Doğuda Kingan Dağları’nın, Batıda Hazar Denizi’nin, güneyde Hindikuş
Dağları’nın, Kuzeyde Altay Dağları ve Sibirya’nın arasında kalan bölge.
Otacı: Eski Türklerde sağlıkla ilgilenen doktor.
Eczacı.
Otağ : Büyük süslü çadır. Türk devletlerinde
hükümdarlık sembollerinden biri.
Otorite:
Yetki, sözü geçerlilik.
Ö
Örf: Kanun olmadığı halde, halk tarafından alışkanlık
olarak uyulan, bulunulan yere ve hallerin icabına göre oluşan, akla aykırı
olmayan, dine ters düşmeyen davranış, töre, adet
Öşür: İslam devletlerinde Müslümanlardan alınan onda
bir oranında alınan vergi. ( Aşar)
Ötüken: Kırgızlara kadar eski Türk devletlerinde siyasal
ve dinsel merkez.
Özerklik: Geniş bir bütün içinde bir kuruluş ya da ilkenin
belirli koşullar altında kendi kendini yönetme hakkı.
P
Patrona Halil İsyanı: Ekonomik kaynaklı, toprak
sisteminin bozulmasına bağlı olarak çıkan halk ayaklanması. Ayaklanma şiddet
ile bastırılmış ayaklanma sonucunda III. Ahmet tahtan indirilmiştir.
Pakt: Antlaşma
Parlamento : Halk
tarafından seçilmiş temsilcilerin devlet işlerini görüşmek üzere toplandığı
yer.
Payitaht: Taht
şehri, hükümet merkezi, hükümdarın oturduğu şehir.
Pantürkizm: Osmanlı’nın son dönemlerinde çıkan bir fikir
akımı. Amaç Türklerin birliğini sağlamak.
Pençik: Asker yetiştirmek üzere, savaş esirlerinden
beşte bir oranında ayrılan acemioğlan adaylarına verilen ad.
Pervane: Selçuklularda has, zeamet, tımarla ilgili
padişah buyruğu.
R
Rasathane: Gözlemevi, uzayı gözleme yeri.
Reaya: Osmanlı Devleti’nde vergi ödeyen halk. Teba
Reform: Dinde yenilik anlamına gelir. Yeni Çağ’da Katolik
Kilisesi’nde meydana gelen değişikliklere denir. Bir kurumun işleyişini düzenlemek amacıyla yapılan köklü
değişiklik.
Rejim: Yönetme, düzenleme biçimi, bir devletin yönetim
biçimi.
Resm: vergi
Risale: Belirli bir konuya ayrılmış hacimce küçük kitap,
mektup, broşür. Koçi Bey Risalesi gibi.
Rokoko: XVIII. Yüzyılın başında Fransa’da çok geçerli
olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir sanat üslubu. Osmanlı’da lale
devrinden itibaren etkili olmaya başlayan mimari akım.
Rönesans: Kelime anlamı yeniden doğuş demektir. XVI.
yüzyılda İtalya’da başlayan Roma ve Yunan sanatına dönüş hareketi. Edebiyat, sanat, müzik, resim gibi alanlarda
gelişme ve yenilik yapma.
Rubai: Divan edebiyatında dört dizeden oluşan ve
belirli bir aruz kalıbı ile yazılan şiir. Büyük Selçuklu Devleti döneminde
yaşayan Ömer Hayyam’ın rubaileri ünlüdür.
Rükneddin: Dinin direği anlamında Selçuklu Sultanlarının
kullandığı unvan. Bu unvanı ilk kez Abbasi halifesi Tuğrul Bey’e vermiştir.
Rüştiye: Osmanlı’da ortaokul düzeyinde eğitim veren
kurumlar.
Rölyef: Kabartma
Rumeli: Osmanlı’nın Avrupa’da ki topraklarına topluca
verilen ad.
Ruzname: Osmanlı’da gelir ve giderlerin günlük olayların
kayıtlarının tutulduğu el defteri; saymanlık kalemi
S –Ş
Saban: At , öküz ya da manda tarafından çekilen toprak
sürmede kullanılan ilkel tarım aleti. Bakır Çağı’ndan bu yana kullanılır.
Sadaret: Osmanlı’da şuan ki başbakanlık mevkisi veziriazamlık mevki.
Sadrazam: Osmanlı’da
padişahtan sonra gelen yetkili devlet
adamı.
Sahn-ı Seman Medresesi: Fatih Sultan Mehmet zamanında
inşa edilen medreselerdendir. Bu medreselerde en yüksek dersler okutulur.
Sahn-ı Süleymaniye Medreseleri: Kanuni zamanında Süleymaniye
Camii’nin yanında yaptırılan medreselerdir.
Burada fen dersleri, tabiplik, göz hekimliği doğal bilimler okutulurdu.
Saltanat: Babadan oğula geçen yönetim şekli.
Salyane: Bir
yıllık olarak toptan ödenen ulufe; yılda bir alınan vergi.
Salname: Osmanlıda yıllık olarak alınan vergi
Sanayi-i Nefise: II. Abdülhamit zamanında açılan müdürlüğüne
Osman Hamdi Bey’in getirildiği güzel sanatlar okulu.
Sancak: Osmanlı Devleti’nde il ile ilçe arasında yer alan
yönetim birimleri ya da kenarları yazı işlemeli ve kenarları saçaklı bayrak.
Sarnıç: Yağmur suyunu biriktirmeye yarayan yeraltı su deposu.
Sanskrit: Hint- Avrupa dil grubundan olan klasik, Hint dil
ve edebiyat dili. Bu dille yazılmış olan.
Setre: Düz yakalı, önü ilikli bir tür ceket. II. Mahmut döneminde devlet memurlarına
setre, pantolon giyme zorunluluğu getirilmiştir.
Selçuklular: Oğuzların Kınık boyundan olan, başlarında
bulunan Selçuk Bey’den adını alan, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklu
Devleti’ni kuran Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan
aile.
Sened-i İttifak: 1808’de II. Mahmut ile ayanlar arasında
yapılan sözleşme. Bu sözleşme Osmanlı’da demokrasinin ilk adımı sayılır.
Serasker: Sadrazamlık
görevi ile yükümlü olmayan ve Osmanlı Ordusu’nun komutanlığını yapan vezire
verilen san. Asakir-i Mansure-i Muhammediye Ordusu Komutanı
Seriye : Küçük atlı birlik.
Seyyit: Peygamber soyundan gelen
Slav: Rus, Beyaz Rus, Ukraynalı, Leh, Çek, Sırp,
Sloven ve Hırvat halklarına
dillerindeki yakınlıktan dolayı verilen ortak ad. Slav halkına özgü olan.
Slavlaştımak: Slav olmayanlara bu ırkın özelliklerini
vermek.
Sikke: Altın ve
gümüş gibi değerli maddelere vurulan damgadır.
Ayrıca, madeni paralara ve Mevlevilerin giydikleri keçe külaha da bu ad
verilir.
Sipahi: Atlı asker
Siyasetname: Siyasi bilgiler veren eser. Nizamül Mülk’ün
eseri.
Siyasi Birlik: Bir bölgede ki parça yönetimleri
birleştirme, merkezi yönetim.
Skolastik düşünce: Orta Çağ’da bilim, teknik, sanat, edebiyat
ve dinin kilisenin baskısı altında tutulmasına dayanan düşünce.
Subaşı: Osmanlı’da
kentlerin özellikle kasabaların güvenliğini sağlayan kişi.
Sühte: Softa, medrese öğrencisi
Süryani: Bir Hristiyan topluluğu ve bu topluluktan olan
kimse.
Şamanizm: İyi ve kötü ruhların var olduğu eski bir Türk
inancı. Bu inanışta esas olan: iyi ruhların desteğini almak. Kötü ruhlardan arınmaktı. Şaman ise insanlar
ile ruhların bağlantısını sağlayan din adamları idi.
Şark : Doğu
Şark Meselesi: Doğu meselesi, Avrupalı devletlerin Osmanlı
Devleti’nin toprak bütünlüğünü sağlamak amacı ile kullandıkları ortak
terim. Avrupalı devletler bu terimi
19.yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devleti’ni paylaşmak için kullanmıştır.
Şehzade: Padişahın ve oğullarının erkek çocuklarına
verilen ad. Çelebi.
Şehzade Sancağı: Osmanlı şehzadelerinin yetiştirilmek üzere
sancak beyi olarak gönderildikleri sancaklardır. Bu sancaklara paşa sancağı da
denirdi. Amasya, Trabzon, Kütahya, Manisa, Bolu, Konya gibi.
Şeriat: Kuran- ı Kerim’e uygun hukuk kuralları
Şeyhülislam: Osmanlı’da sadrazamdan sonra gelen, din işlerine
bakmakla beraber dünya işlerinin dine uygunluğunu kontrol eden üye.
Şimal: Kuzey
Şifahane: Hastane
Şura: Danışma kurulu.
Şura-yı Devlet: 1867’de Meclis-i Vala’nın kaldırılması ile
kurulan bugünkü Danıştay ve Yargıtay’ın ilk biçimi.
T
Tabl: Türk-
İslam devletlerinde hükümdarlık sembolü davul.
Tabgaç: Saygıdeğer,
ulu.
Taht:
Hükümdarın oturduğu büyük, süslü koltuk.
Tahrir: Osmanlı Devleti’nde yeni fethedilen toprakların
yazım işi.
Tamgacı: Eski Türklerde dış işlerine bakan görevli.
Tamu: Eski Türklerde cehennem.
Tarikat: Aynı dinin içinde, tasavvufa dayanan bazı
ilkeler ile birbirinden ayrılan, tanrıya ulaşma arzusu ile tutulan yollardan
her biri.
Tasavvuf: Tanrının
niteliği ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışı ile açıklayan dini ve
felsefi bir akım.
Tasvir: Tasarlama, bir şeyi sözle ve yazılı ile anlatma,
göz önünde canlandırma, betimleme.
Tekfur: Anadolu’da ki Bizans valisi ve beylerine verilen
unvan.
Tekke: Tarikat
adamlarının toplandığı, tarikatının gereklerinin yapıldığı yer.
Teokratik: Dine dayalı yönetim şekli.
Teoloji: İlahiyat, tanrı bilimi.
Tetimme: Fatih Sultan Mehmet zamanında öğretime açılan
orta dereceli medreseler.
Tezhip: Yaldızlı süsleme. Bir yazı veya kitabı yaldız
veya boya ile süsleme.
Tiğin: Eski Türklerde hükümdarın erkek çocuğu. Prens.
Topuz: Ucu top biçiminde eski bir silah.
Totem: Bir aşiret bölümünün, kendine ata saydığı ve
adını alarak ona taptığı bir hayvan veya bitki.
Toy: Eski Türklerde kazançlı bir seferden sonra ülke
ileri gelenlerine verilen ziyafet ve bu ziyafet sırasında toplanan meclis.
Töre: Eski Türklerde, yazılı olmayan hukuk kuralları.
Tudun: Eski
Türklerde vergi ve denetim sorumlusu memur, vali.
Tuğ : At kılından süpürge bicinde yapılıp bir sırığa
takılan, Osmanlılarda padişah, vezir, beyler beyi, sancak beyi gibi kişilerce
kullanılan belirti ve nişan.
Tuğra: Türk
devletlerinde hükümdarın imzası olarak kullanılan imza veya damga.
Turan:
Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmak istedikleri
devletin adı.
Turancılık: Osmanlı Devleti’nin son yıllarında ortaya çıkmış
olan Osmanlıcılık ve İslamcılık akımları karşısında bütün Türklerin tek vatanda
tek bayrak altında birleştirilmesini amaçlayan akım.
Türbe: Genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan ve
içinde o kimsenin mezarının bulunduğu yapıt.
Türkmen: Arapların
Müslüman Türklere verdikleri unvan.
Tüz: Eski Türklerde eşitlik.
U-Ü
Uçbeyi: Selçuklularda batı sınırında kendisine toprak
verilen bey.
Uçmağ: Eski Türklerde cennet.
Ulema: Bilginler, alimler.
Ulusçuluk: Her
ulusun kendine özgü kültür ve geleneklerine bağlı , kendi varlığını her şeyin
üstünde tutarak yaşaması gereğine inanan görüş. Ulusçuluk akımı Osmanlı
Devleti’ni 19. Yüzyılın başından itibaren etkilemeye başlamıştır.
Uzluk: Törenin değişmez hükümlerinden faydalık.
Üs: harekatın yürütülebilmesi için gerekli
birliklerin, her türlü gereçlerin tamamlandığı, teçhizatın toplandığı ve
dağıtıldığı yer.
Üzengi: Eyerin iki yanında asılı bulunan ve ayaklarının
basmasına yarayan altı düz demir halka.
V
Vakıf: Bir hizmetin sürekli olarak yapılabilmesi
amacıyla, bir kimsenin belirli koşullarda ve resmi yollardan ayrılan hayır
amaçlı mülk veya para.
Vaka: Olay
Vakanüvis: Osmanlı Devleti’nde resmi tarih yazarı.
Vaka-i Hayriye: Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması olayı. (
1826)
Vaka-i Vakvakiye: 1656’da IV. Mehmet zamanında çok sayıda
devlet adamının Sultan Ahmet Meydanı’nda asılması olayı
Vakayiname: Olayları
kaydeden belge
Valide Sultan:
Hükümdarın annesi.
Veliaht: Hükümdardan sonra yerine geçecek kişi.
Veraset: Kalıtım, mirasta hak sahibi olmak.
Vitray: Renkli cam parçalardan meydan gelen saydam cam
süsleme sanatı.
Voyvoda: Osmanlıların Eflak ve Boğdan beylerine
verdikleri şan. Belirli bir kesime verilen ve bir yerin vergilerini toplamakla
görevlendirilen kimse. Vezirlerin haslarının yıllık gelirlerini toplamak için
gönderdikleri görevli.
Y
Yabgu: Eski Türklerde kağandan sonra gelen en yetkili
kişi, üst düzey yönetici. Eski Türklerde ikinci derecede ki hükümdarların
unvanı.
Yakın Çağ: Fransız İhtilali’nden günümüze dek uzanan tarih.
Yalvaç: Eski Türklerde elçi.
Yargu: Eski Türklerde yargı, mahkeme
Yarlığ: Eski Türklerde ferman.
Yavuz Sultan Selim: 1512- 1520 yılları arasında
Osmanlı Devleti’ni yöneten padişah.
Çaldıran, Turnadağ, Mercidabık, Ridaniye Savaşları’nı kazanmıştır.
Halife unvanı alan ilk Osmanlı padişahıdır.
Yaylak: Yazın
barınılan yer. Orduların, göçebe oymakların hayvanları ile birlikte yaylaya
çıkarak konakladığı yer.
Yedi Vahid: Tekel
Yeniçeri Ağası: Yeniçerilerin başıdır.
Yeniçeri Ocağı: I. Murat zamanında devşirmelerden
oluşturulan kapıkulu piyade birlikleri. II. Mahmut zamanında kaldırılmıştır.
Yerleşik Hayat: İnsanların avcılık ve toplayıcılıktan ve
göçebelikten sürekli olarak yaşadıkları bir yaşam şekline geçmesi.
Yersub: Eski Türklerde kutsal yer. Vatan.
Yiğitbaşı: Esnaf birliklerinde disiplin, ham madde dağıtımı
ve anlaşmazlıkların giderilmesiyle görevli olan kimse.
Yörük: Yarı yerleşik Türk toplulukları
Yuğ: Yas. Ölü gömme töreni.
Yuğruş: Karahanlılarda vezir ve divan başkanlığı yapan
kişi.
Yurtluk: Geliri sınır boylarında görevli askerlere verilen
topraklar.
Z
Zabit: Subay
Zadegan: asilzadeler, soylular.
Zanaat: Deneyim,
ustalık, el ustalığı isteyen işler.
Zaptiye: Osmanlı Devleti’nde toplum güvenliğini sağlamakla görevli askeri polis kuruluşu.
Zaptiye: Osmanlı Devleti’nde toplum güvenliğini sağlamakla görevli askeri polis kuruluşu.
Zaviye: Tekkenin küçüğü
Zeamet: Geliri 20 bin akçe ile 100 bin akçe arası olan
dirliklerdir.
Zimmi: Osmanlı
Devleti’nin sınırları içinde yaşayan gayrimüslim halk.
Züyuf: Sahte ya
da ayarı düşük para.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)